YANILGI

Anlar anılara dönüşürken neden tılsım tozuna bulanıyor, yaldızlanıyor ve pırlantanın açılarına ışık yansıdığındaki farklı farklı kaçamak pırıltılara koşuyor? İnsan geriye dönüp bakınca o güzelliğinden içinin gittiği ama yaşandığı anda hep olumsuzluklarıyla meşgul olduğu anların değerini bilmeden, onlara ihanet ederek yaşamış gibi hissediyor, bu yüzden kendisini suçluyor. Oysa hayır. İnsan acılarına bile üzerinden zaman geçince gülümseyebilen bir varlık. Yaşanan geride kaldıkça bize daha çekici geliyor. Hayatın zihnimize yaptığı bir illüzyon, bir şaşırtmaca bu. Ânın içindeyken hissettiğimiz duygular, dışına çıktığımızda kendisini kamufle edebiliyorsa, bu, onların olmadığı anlamına gelmiyor. Her deneyim, iziyle daima şuracıkta veya buracıkta kalıyor. Düşüncelerimizin ve duygularımızın sesleri, ışıkları birer su damlası gibi havada asılı duruyor. Zamanı eskidi diye varlığı silinmez ya, göz elbet yakınındakini en iyi algılayabiliyor, uzak mesafedeki her şeyi net seçemiyor. Ve net olmayan her şey, insanı yanılgılara sürüklüyor.

Yorum bırakın