“Bunu düşünmek için çok gençsin.” diyorlar bana birkaç yıldır. “Yaşla değil, bakış açısıyla, hayata ve hayatın içindeki herkese, her şeye karşı öznel yaklaşımla ilgili bir durum bu.” diye açıklıyorum ben de. Eskiden farklıydım bu konuda. Zamanla evrildim bu konuma. Beni kutlamak için aramayanları kara listeye sokardım çocukluğumda. Beni seven ve önemseyen insan, bu özel ve güzel günü tebrik etmeliydi mutlaka. Fakat sonra ne olduysa oldu ve ben bir şekilde önce kendi gözümde başka bir yer edindim. Kendimle arama mesafe girdi. Aslında daha da ötesi, hayatla aram açıldı. Bir kavgadır başladı. O gün itibarıyla kutlanmak ve kutlamak isteği temelli sıfırlandı. Şimdi, içimde tüm nedenler iç içe geçip bir bütün oluşturuyor. “Doğmaz olsaydım dediğim bir hayatta neden doğumumu kutlayayım?” düşüncesi en baskın sebep oldu. Diğerleri, bu sebebin etrafında toplandı. İnsanın insana verdiği değer ve insan olmanın noksanları kaktüs gibi dikenli bir biçime büründü. Sevgi anlamını yitirdi, kelimeler sıradanlaştı, hareketler donuklaştı, içtenlik, yerini görevmiş gibi davranmaya bıraktı. Hâl böyle olunca benim de özüm, özü bozulmuş yaklaşımlarla çatıştı. Nihayetinde kutlamaları nihayetlendirip noktayı koydum. O nokta kendisini korur mu, yoksa zamanla eğrilip bükülerek virgüle evrilir de ben kutlamaya karşı esner miyim, orası meçhûl. Ama ben doğduğuma şükrettirecek hiçbir insan tanımıyorum, hiçbir yaşam alanı bilmiyorum. Bu sebeple çevremdeki küçük topluluğun da doğum günümü kutlamasını kısıtlıyorum ve o gün âdeta üstümde yük hissedip “bitse de gitsek” moduna giriyorum. O gün, bugün. Bugün benim doğum günüm.
Öte yandan, son yıllarda özel günlerin tamamına karşı yaklaşımım da önemli ölçüde değişti. Benim için günlerin hepsi her anlamda her zaman özeldir. Hiçbir gün bir diğerinden farklı özelliğe ve anlama sahip değildir. Daha doğrusu, her gün birbirinin aynısı gibi geçip giderken, aradaki bazı günlerin diğerlerinden ayrılıp özel anlamlar kazanması, bana gereksiz, yersiz ve saçma gelir. Çünkü bazı değerleri benimsemek, anımsamak ve vurgulamak için herhangi bir günün özel seçilmesi, o değerin insanlarca ne kadar geri plana atılmış olduğunun acı bir belirtisi aslında. Oysa her gün her değerin bilincinde olarak geçmeli ki, insanlar birbirleriyle sevgi, saygı, özen, önem çerçevesinde huzurla yaşayabilsinler. Bu sebeple benim için Anneler Günü, Babalar Günü, Sevgililer Günü, Dünya Emekçi Kadınlar Günü, Dünya Kız Çocukları Günü, Dünya Engelliler Günü vs diye uzayıp giden tüm günler anlamsızdır. Çünkü aslında her gün aynı duyguları, düşünceleri, davranışları sırtlanır, hiçbir gün diğerinden daha fazla veya daha az anlam taşımaz.